|
iDEOLOJİ SUÇSUZ BİR DÜŞÜNCE OYUNU DEĞİLDİR. SAYISIZ İNSANIN YAŞAMLARININ YOK OLMASI İLE İLGİLİDİR. İDEOLOJİ ÖZGÜRLÜK KORKUSUNDAN DOĞAN BİR NEFRET YOĞUNLAŞMASIDIR.
İdeoloji iki yüzyıl boyunca Batıyı ve Doğuyu tutsak aldı -- duyuncunda, istencinde, özgürlüğünde --, ve değişim adına değişimin kendisine önledi. Batıda feodal kökenli despotizmin modern topluma bir sarkması olarak göreli olarak sonuçsuz kalırken, ve ancak duyunç özgürlüğünü bilmeyen Katolik ve Ortodoks tinin baskın olduğu düzeye dek bir varolma zemini bulurken, Doğuda, Rusya ve Çin'in feodal despotizmin Özgürlüksüz toprağında kendini kolayca politik güce dönüştürdü.
İdeoloji felsefesiz, bilgisiz ideoloğun, felsefesiz entellektüelin sorunudur. İdeoloji Kurtarıcı olduğu düzeye dek Yurttaş Toplumunu önceleyen Bilinç alanına aittir. Modern Toplumun türdeş İstencinde yeri yoktur. Sözde İdea ile ilgilenmesine karşın, İdeolojinin güdüsü duygu, özsel olarak Nefret duygusudur, Yoketme dürtüsünün denetimindedir. Giderek Herbert Marcuse gibi Felsefe Tarihi ile bir ölçüde tanışık bireylerde bile Tutkunun Düşünceyi körelttiğini görürüz. Entellektüel nesnel değildir, "bilgisi" keyfidir, düşüncesi duygusunun hizmetindedir, kolayca düşman yaratabilir ve yargılarını haklı çıkaracak olguları ve uslamlamaları ve alıntıları bulup çıkarmada yetkindir, karalayamayacağı kişi, kötüleyemeyeceği düşünce yoktur. Yargısı saltık, neredeyse kutsaldır, çünkü kurtarcıdır ve böylece sınırsız bir moral üstünlük duygusu içindedir. Kendini Başkasının büyüğü görmekle, ideoloğ despottur ve Toplum üzerinde diktatörlüğünü, Tarih üzerinde yargıda bulunma İstencini sonsuz bir hakla ileri sürer.
İdeoloji kurtarıcıdır. Buna göre onun için yalnızca Karşıtlık değil, ama Yansızlık da hainlik olmalıdır.
'İdeoloji'nin ne olduğunu ve ne olmadığını anlamayı doğal bilinç için ilkin sözcüğün kendisi güçleştirir. 'İdea' ve 'Logos' kavramları doğal bilinçte 'ideanın bilimi' gibi bir tasarımı çağrıştırır. 'İdeanın bilimi' bu bilimin en iyisinden 'genel olarak ideanın' bilimi olduğunu anlatır. Bu 'idea'nın hangi 'tikel' idea olduğunu bulmak gerekir. İdeolojik 'idea' Platonik İdea değil, ama sıradan 'idea,' herhangi bir düşünce, herhangi bir tasarımdır: Örneğin toplum, ulus, ırk, halk, kapital, giderek devletin kendisi gibi 'düşünceler.' Bu tasarımlar ilke yapılarak onların temelinde İstenç kendini tikel ideolojiler olarak belirler: Toplumculuk, ulusalcılık, ırkçılık, halkçılık, devletçilik vb. Buna göre, bütün bir törel varoluş bu tek ilkeye altgüdümlü kılınır, bilim, sanat, felsefe, ahlak, din, istenç, duyunç vb. nesnel Tinin bütünsel alanındaki dizgesel konumlarını yitirir, despotik ilke tarafından yeniden değerlendirilirler. Saltık Tin alanındaki değerler, sanat, din ve felsefe soyut anlak ilkesinin yorumuna uyarlanırlar.
İdeoloji Düşünceyi de soyut bir anlak ilkesine altgüdümlü kılar.
İdeoloji tikel bir istençtir, genel-ussal İstenç değil. Kendini belirlemesi özgür değil, ama dürtüseldir. İdeoloji kendini ussal Yasanın üzerine koyan ve onu yargılayan Özençtir. Duyunç içseldir, özneldir, ve şöyle ya da böyle olabilir. İyinin ve Doğrunun ve aynı zamanda karşıtlarının yargıcıdır. Ama Duyuncun olgunlaşması, ussallaşması gerekir. Bunun yargıcı yine ussal Duyuncun kendisinden başkası değildir. İdeoloji Duyuncun olgunluğunun anlatımı olan genel İstencin karşısında Duyuncun toyluğu ve olumsallığı olarak durur.
Us İdeoloiinin keyfi olarak seçebildiği bu tikel tasarımlardan (toplum, ırk, kapital, vb.) herhangi biri değil, ama tümünü de birer moment olarak kapsayan bütündür. Her birinin tekil Kavramı bu ussal bütündeki konumu tarafından belirlenir. Bütünün içerisinde hiç biri İlke düzeyine yükselemez, çünkü her biri geri kalanlar ile bağıntılıdır ve onları koşullandırdığı denli de kendisi onlar tarafından koşullandırılır.
Genel İstenç olarak Devlet ussal İstençtir, ve ussallığı İstencin Yasa olarak belirli, tikel, reel olmasıdır. Devlet olarak ussal İstenç Kavramın ve Realitesinin biliğidir. Usun Kavramı kendini Realite olarak bilmektir.
İdeoloji Devlet değildir. Devletin üstünde ve ona egemen olmayı isteyen tikel bir İstençtir. Ve Devlete egemen olur olmaz Devlet genel/evrensel İstenç olarak ortadan kalkar, tikel bir İstenç olur. İdeolojinin genel-ussal İstenci tanımamasında Özgürlüğü tanımaması imlenir. İdeoloji bu yanıyla henüz Özgürlük Kavramının bilinçsizi olan ön-modern despotik tine aittir.
Modern Devlet ya da Genel İstenç özsel olarak Demokrasidir, çünkü tekil bir İstencin, örneğin bir Padişahın, İmparatorun vb. İstenci değil, ama Toplumun, Yurttaş Toplumunun İstencidir. "Halkın İstenci" anlatımı Demokrasinin kuşkuyla karşılanmasına yol açan yandır, çünkü Halk henüz Yurttaş olmayan, henüz özgür İstençlerinin bilincinde olmayan, henüz bilinçleri özsel olarak despotik olan bireylerin Yığını ya da Kitlesi denilen şeydir. Yığınlar, Kitleler, Halklar -- bunlar henüz Yurttaş Toplumu olmayan bir gelişme evresini, ön-modern politik bilinçsizlik biçimlerini anlatan terimlerdir.
İdeoloji Yurttaş Toplumunu hedef alamaz, onu hiçbir biçimde etkilemez. Özgürlük ideolojiye saltık olarak bağışık olmaktır. İdeolojilerin beslenme ve büyüme alanı olan Volk/Halk, Yığın, Kitle kendini yönetmeye, kendi yasasını yapmaya ya da Demokrasiye yeteneksizdir ve kaçınılmaz olarak ancak despotik devlet biçimleri altına düşer, kendi istenci olmayan istenç biçimlerinin egemenliğini kabul eder.
İdeoloji kendini Duyunç olarak, moral bir tutum olarak. dünyayı değiştirme Eylemi olarak gösterir. Çarlık Rusyası, İmparatorluk Çini, Weimar Almanyası Duyuncun doğrulayamayacağı ve açıkça değişimi gerektiren kötü, Kavrama uygun olmayan ve bu nedenle realiteleri zayıf lamış devletlerdi. İdeolojinin ortaya sürdüğü "Kurtuluş" yanılsaması bu bilinçlere kolayca aşılanabilirdi. İdeoloji Yurttaş Toplumunda etkisiz ve önemsizdir, çünkü Yurttaş Toplumu kurtarılma gerekisiminde olmayan özgür bireylerin toplumudur. İdeolojinin despotik bir bilinç alanında hangi tikel ilkeyi saltıklaştıracağı o kültürün kendi yapısına bağlıdır.
|
|